HAYRETTİN KARAMAN - SÜNNETİN İÇİ VE TESETTÜRLÜ (ÖRTÜLÜ) OLANLARIN SORUMLULUĞU - 06 Ağustos 2023 Pazar

HAYRETTİN KARAMAN - SÜNNETİN İÇİ VE TESETTÜRLÜ (ÖRTÜLÜ) OLANLARIN SORUMLULUĞU - 06 Ağustos 2023 Pazar

HAYRETTİN KARAMAN - SÜNNETİN İÇİ VE TESETTÜRLÜ (ÖRTÜLÜ) OLANLARIN SORUMLULUĞU - 06 Ağustos 2023 Pazar


Birçok Müslüman kılık kıyafetini sünnet bilerek; yani Hz. Peygamber (s.a.)’in ve ailesinin kıyafetine uygun olan budur kanaatiyle kullanıyor. Bu -sünnet ise- sünnetin dışıdır, bu görüntüyü verenlerin, sünnetin içini; yani Sevgili Peygambe-rimiz’in(s.a.) ahlâkını da örnek almaları daha ziyade gereklidir.

Sayıları giderek azalsa da birçok Müslüman, sünnetin –veya sünnet telakki edilen örf ve âdetin– dışa ve şekle ait olanını büyük bir titizlikle uygularlar, buna nafile ibadetle namaz, oruç, umre vb. de katarlar. Sünnetin içine, İnsan-ı Kâmil’in örnek ahlâkına ve hayat tarzına gelince, burada nefsin ve menfaatin peşine düşerler; bencildirler, merhametsizdirler, kabadırlar, despotturlar, iç dünyalarında sevgi yerine öfke ve nefret hâkimdir... Böyleleri yüzünden, henüz yeterince İslâmîleşmemiş insanlar, sünnetin sembolü haline gelmiş bulunan sakal, sarık, cüppe gibi kıyafetlerden ve bunları giyenlerden nefret eder, hatta belki -İslâm bu ise diyerek– İslâm’dan da uzaklaşırlar.

Sakal, sarık, çarşaf gibi sünnet bilinen kıyafetleri –bu mânâda sünnetin dışını- kullananlara büyük bir sorumluluk düşmektedir; çünkü böyleleri ince ve ileri derecede Müslüman sanılmaktadırlar, İslâm onların şahıslarında görülmekte ve değerlendirilmektedir, dinimizi sevdirme veya ondan uzaklaştırma konusunda kendileri önemli bir rol üslenmiş durumdadırlar. İçi sopa, dışı insan kıyafetinden ibaret korkuluk olmak yerine, dışı gibi içi de İnsan-ı Kâmil’in örnekliğini temsil eden Müslümanlar olmak için gayret göstermelidirler, göstermeliyiz.

 

Birkaç yıl önce bir lokantanın bahçesinde yemek yemiştik, başları örtülü alt tarafları örtünmenin tamamiyeti bakımından kısmen arızalı üç bayan da geldiler, kahve içtiler, üçü de kahve içerken bacak bacak üstüne atıp birer sigara yaktılar, ben bu hali yadırgadım; mâdem tesettürlü Müslüman kadın hem şeriat hem zarafet ve âdâb kuralları bakımından İslâm’ı temsil ediyordu, bu davranışlar bu temsile uymuyordu. Böyle bir davranışın birden fazla sosyal ve psikolojik sebebi/saiki olabilirdi, ben birine işaret ettim ve imanı ve/veya ameli bakımından kusurlu olan, ama modern ve kendine göre uygar olduğu için bize tepeden bakan kesim karşısında bir eziklik içinde olduklarını, biraz onlara benzeyerek bu eziklik duygusunu hafifletmek istemiş olabileceklerini, kısmen farklı ifadelerle yazdım; karşılaştırmam modernite mahkûmları ile Müslümanlar arasında idi.

Sağdan soldan bir linç başladı, yazımın hiç alakası olmadığı halde konuyu, iffetli iffetsiz karşılaştırmasına çektiler, benim toplayabildiğim tepki yazıları seksen sayfa kadar oldu. “Böyle kimseleri demir kafes içinde tutmalı” diyenler, “O cennete girerse ben o cenneti istemem” diyen kısmen örtülü bayanlar ve daha neler, neler…

Şimdi tekrar ediyorum:

Benim o gün de bu gün de dediğim şudur:

İslâm’ın ahkâmı var, Müslümanlara yakışan ahlâk ve âdâb var; tam veya yarım yamalak örtünen kadınlar, kılık kıyafetleriyle sünnete riayet ettikleri görüntüsü veren erkekler bu üçlüye (ahkâm, ahlâk ve âdâb) riayet etmekle yükümlüdürler; çünkü onların şahsında insanlar İslâm’ı görüyorlar!